HAFTANIN SÖZÜ

“İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, karakterleriyle uğurlanırlar”Atasözü

“İnsanlar başaklara benzerler; içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler”Montaigne

“Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, Bildiğini bilmeyeni uyarınız, Bilmediğini bilene öğretiniz, Bilmediğini bilmeyenden kaçınız”Konfüçyus

“Bir şeyi yüceltmeye son vermenin en hızlı yolu ona sahip olmaktır!” Alain de Button

“Hiçbir zaman okulumun eğitimimi engellemesine izin vermedim” Mark Twain

“İnsan gerçekte gereksinim duymadığını tüketmeye bir türlü doyamıyordu”Aslı Erdoğan (Kırmızı Pelerinli Kent)

“Satın alınan şey, hediye olarak alınandan daha ucuzdur” – Cervantes

“Başkalarına acı çektirenler genelde en büyük yaraya sahip olanlardır” Patti Davis

“Hayatta yükselmeyi hedefleyen insanlar kadar sürünmeye razı kimse yoktur”Lady M. Blessington

10 responses to “HAFTANIN SÖZÜ

  1. Sultan

    Bir insanı değerlendirmenin en iyi yolu, konforlu ve mantıklı bir ortamda nasıl davrandığına değil, mücadele ve uyuşmazlık durumunda nasıl bir duruş sergilediğine bakmaktır. Martin Luther King

  2. sedat

    Alaca karanlığı sevmem ben, ya gündüz olmalı ya gece. Kurşun ya alnından vurmalı ya da namluda kalmalı. Yar dediğin ya senin gibi olmalı ya da hiç olmamalı.

    • plazagurusu

      Sevgili Sedat,
      Allahtan bizim Plazanın camları kurşun geçirmiyor! Biraz korktum vallahi!
      😉

  3. sidikli kontes

    Sevgili Guru,
    Yersek alnımızın ortasına kurşunu…
    Bir ömür binbir emekle para gibi biriktirdiğimiz ve “hayatım” diye adlandırdığımız şeylerin bir anda dağılacak olması mı?
    Bir gecede sahip olduğumuz(!) düzenin bozulup birilerinin canının yanacak olması ihtimali mi?
    “Ölmekten” daha çok “tek başımıza” ölmek fikrinden korktuğumuzu kendimize bile söyleyemediğimiz gerçeğini kabul etmek mi?

    “Keşke o kadar basit olmayan ne” gerçekten????

    • plazagurusu

      “Keşke o kadar basit olsa” dediğimiz ve fakat olamayan şey, alışkanlıklarımızdan vazgeçebilmek.
      Hele ki o alışkanlıklar, uğruna sermayemizin bir kısmını (ömür gibi, sağlık gibi, para gibi)
      harcadığımız alışkanlıklar ise…
      Korktuğumuz şey, sistemin bizi tüketmeye alıştırdığı “lüks”leri arar olmak.
      Korktuğumuz şey, başkalarının huzurda ve gösterişte bizi sollayabilme ihtimali.
      Korktuğumuz şey, büyüttüğümüz ve emir kulu olduğumuz egolarımız…

  4. Narlı Dere

    Çok para kazanınca, ev derli toplu durunca, en büyük ekran televizyonu koyunca salona, bilmem nereye tatile gidince, iş yerinde çok çalışıp elmalarımız kızarınca, bir şey olmuyor…
    Böyle bir hayattan, henuz doğmamış torunumuza anlatılacak bir şey de çıkmıyor.
    Bir kerecik bile olsa bir “roman kahramanı” gibi hissetmiş olmayı, “son” yazmadan önce kameraya dönüp “ağdalı bir bakış” atmayı, henüz doğmamış torunumuza anlattığımızda gözlerini yerinden fırlatacak tek bir “hikaye” yaşamış olmayı… istemiyor muyuz?
    Kimin hayatını yaşıyoruz? Bize en çok yakışanı mı? Gerçekten istediğimiz hayatı yaşasak ,kendi hayatlarımızı misal,yorar mi bizi bu kadar? Bu kadar bunaltır mı?
    Ah birde inandirmasak kendimizi “en çok istediğimizin” en yanlış secenek olduğuna…
    Bu kadar korkmasak, bu kadar korkutmasak kendimizi…
    Sevgili Guru, nasıl insanlar olurduk…

    • plazagurusu

      O zaman, dünya kadar dünya çaplı sanatçımız, daha fazla filmimiz, saldıramayacak kadar fazla sayıda “Nobel”limiz, hatta bizi uluslararası ilişkilerde komplekslerimizden arındıracak icatlarımız olurdu.

  5. breeze

    En çok istenen şey gelecekte.
    Gelecek de bilinmeyende, belirsizde
    Ve ne oluyor genelde?
    Düzeltiyorum…
    Ya da ne oluyor bazen?
    Hayat insana sürprizler yapıyor.
    Tek yol varken salak salak ilerlediğin, karşına çapı 15m.lik bir kavşak çıkartıyor…
    “Seç” diyor…
    3 seçenek var, şayet zaman makinasını keşfetmediysen;
    Genelde deeeee, bu insancık en bildiği yönü seçiyor, korkuyor çünkü.
    Üzülerek bakarak diğer 2 yöne, dümdüz devam ediyor. Bu arada herkes de zaten diyor ki ‘mecbur! Devam edecek’
    Maalesef, acınası ama bu yol yüzde yüz gerçek…

    • plazagurusu

      Soru: Karşısına hiç 15 metrelik kavşak/sürpriz çıkmayan bir kul olmayı mı tercih ederdiniz?
      Sorunun devamı: Karşısında kavşak/sürpriz olduğunu bile fark etmeden yürüyen ya da yürüdüğünü sanan ama kertenkeleler gibi sürekli korunaklı duvar diplerinden ilerleyen sürüngenlerden mi olmayı tercih ederdiniz?
      Sorunun sonu: Zaman makinesini keşfetmiş olsaydınız aynı kavşağa (olsa olsa bu sefer öteki yönden) yine gelmez miydiniz sanıyorsunuz?

Yorum bırakın